Anlaşmalı Boşanma Protokolünde Mal Rejimine
Konu Malların Açıkça Yazılması Gerekir
YARGITAY 8.
HUKUK DAİRESİ
- 2012/3587
K. 2012/5314 T. 5.6.2012
DAVA: S. K.
ile E. K. aralarındaki dava hakkında Söğüt Asliye Hukuk ( Aile ) Mahkemesinden
verilen 04.03.2011 tarih ve 139/45 sayılı hükmün Dairenin 27.12.2011 gün ve
3139/7755 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davalı vekili tarafından
süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği
düşünüldü:
KARAR: Davacı
vekili, vekil edeninin çalışarak elde ettiği gelir ve babası M. K. tarafından
verilen 6500 TL para ile evlilik birliği içinde kooperatif üyeliği sonucu
davalı adına tapuya kayıt ve tescil edilen 93 ada 366 parsel sayılı taşınmazda
19 numaralı meskenin edinilmesine davacının katkıda bulunduğunu açıklayarak,
fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 30.000 TL katkı payının dava tarihinden
işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak vekil edenine ödenmesine
karar verilmesini istemiştir.
Davalı
vekili, boşanma davası sırasında tarafların imzaladıkları protokolün 3.
maddesine göre, tarafların birbirlerinden mal talepleri olmadığı hususunun
düzenlendiğini ve kesinleştiğini belirterek, kesin hüküm nedeniyle davanın
reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece,
davacının boşanma davası sırasında protokol düzenleyerek mal talebinde
bulunmadığı ve bu şekilde anlaşmalı olarak davalı eski eşinden boşandığı,
protokolün mahkemece onaylandığı, protokoldeki mal ibaresinin dar kapsamlı
algılanamayacağı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm,
davacı vekili tarafından temyiz edildikten sonra, Dairemizin 27.12.2011 gün ve
2011/3139 Esas 2011/7755 Karar sayılı ilamı ile çoğunluk görüşüyle onanması
üzerine, davacı vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme isteğinde
bulunulmuştur.
Dava, mal
rejiminden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
Söğüt Asliye
Hukuk Mahkemesinin ( Aile Mahkemesi sıfatıyla ) 13.10.2009 tarih 2009/160 Esas,
2009/244 Karar sayılı dosyası arasında bulunan “Protokol” başlığını taşıyan davacı S. K. ile davalı E. K. tarafından imzalanan 07.10.2009 tarihli
protokolün 3 nolu
bendinde; “tarafların mal
talepleri yoktur” ibaresi yer
almaktadır. Bunun
dışında malla ilgili başka bir açıklama ve belirleme söz konusu değildir.
Anılan protokol anlaşmalı boşanma için hazırlanmış ve dosyaya sunulmuştur.
Yargılama oturumunda da, davacı, protokolün içeriğini kabul ediyorum,
açıklamasında bulunmuştur.
Kural olarak,
boşanma davalarıyla birlikte mal rejimine ilişkin açıklamaların ve eşler
arasında varılan sonuçların anlaşma protokolünde yer almalarında herhangi bir
sakınca bulunmayıp bunu engelleyen bir kanun hükmü de yoktur. Yine ilke olarak,
dar kapsamlı olarak ifade edilen ibarelerin boşanmanın feri niteliğinde bulunan
nafaka, maddi-manevi tazminat gibi istekleri kapsadığı kabul edilebilir. Mal
rejiminden kaynaklanan istekler boşanmanın eki niteliğinde istekler
olmadığından anlaşma ya da protokol, mal rejimlerini de kapsıyor ise bu
taktirde taşınır ve taşınmaz mal niteliğinde bulunan katkı payı ya da artık
değere konu olan bu tür eşyaların açık bir biçimde tek tek, bentler halinde
protokolde yer alması gerekir. Somut olayda, herhangi bir açık ibare bulunmamaktadır.
Sadece, “mal talepleri yoktur” ibaresi yer almaktadır. Mal tabirinin
tüm taşınır ve taşınmazları kapsadığını kabul etmek mal rejimi davalarının
mantığına ve hakkın özüne aykırı düşer. Mal tabiri oldukça dar bir kavramdır.
Bu nedenle bu tabirin katkı payı ya da edinilmiş mallardan kaynaklanan taşınmaz
ya da taşınır niteliğindeki eşyaları da kapsadığının kabulüne olanak
bulunmamaktadır.
Mahkemece,
katkı payı ve katılma alacağına ilişkin taraf delillerinin toplanması ve tüm
taraf deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili
olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, dava konusu taşınmazın
protokol kapsamında kaldığı görüşünden hareketle yukarıda yazılı gerekçe ile
davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı
vekilinin karar düzeltme isteği açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan
kabulüyle Dairenin maddi yanılgıya dayalı 27.12.2011 gün ve 2011/3139-7755 Esas
ve Karar sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına ve mahalli mahkemenin
04.03.2011 gün ve 2010/139 Esas-2011/45 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı
HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi
uyarınca BOZULMASINA, ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde karar düzeltme
isteyen davacıya iadesine, 05.06.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Dava, boşanan
eşler arasında görülen mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine
ilişkindir.
Mahkemece,
eşlerin boşanma dava dosyasına sundukları 07.10.2009 tarihli protokol ile
birbirlerinden mal talebinde bulunmayacaklarını kararlaştırdıkları gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiş, Dairemizin 27.12.2011 gün 3139/7755 sayılı
ilamı ile çoğunluk görüşüyle onandıktan sonra, bu kez karar düzeltme isteği
üzerine yerel mahkeme hükmü yine çoğunluk görüşüyle yazılı gerekçeyle
bozulmuştur.
Taraflar,
Söğüt Asliye Hukuk ( Aile Mahkemesi sıfatıyla ) Mahkemesinin 13.10.2009 gün
160/244 sayılı kararı ile boşanmışlardır. Söz konusu dava dosyasına sunulan,
davacı ve davalının imzalarını taşıyan 07.10.2009 tarihli “protokol” başlıklı senedin 3.
maddesinde aynen “tarafların mal talepleri yoktur” açıklamasına yer verilmiştir. Yargılama sonunda mahkemece tarafların boşanmalarına ve sunulan protokolün onaylanmasına karar verilmiş, hüküm kesinleşerek nüfus kayıtlarına işlenmiştir. Görülmekte olan dava
dosyasında, davacı Sevgi Karaköse vekili, davalı Erkan Karaköse adına kayıtlı
dava konusu 93 ada 366 parseldeki 19 nolu meskenin evlilik birliği içinde
edinildiğini ileri sürerek mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde
bulunmuş, davalı vekili cevabında boşanma dava dosyasına sunulan protokolün 3.
maddesi gereğince davanın reddini savunmuştur.
Sayın
çoğunluk ile muhalefet görüşü arasındaki ayrılık, protokolde sözü edilen
“mal” tabirinden,
mal rejiminin tasfiyesine konu edilebilecek malvarlıklarının anlaşılıp
anlaşılamayacağıdır.
4721 sayılı
Türk Medeni Kanununun ikinci kitabının birinci kısmının dördüncü bölümünün
başlığı “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” dir. Bu bölümün ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci ayırımları; sırasıyla
“Edinilmiş Mallara Katılma”, “Mal ayrılığı”, “Paylaşmalı Mal Ayrılığı” ve “Mal
Ortaklığı” başlıklarını taşımaktadır. Söz konusu bölüm ve ayırımların altında yer alan bir çok kanun maddelerinde de “mal” ya da
“malvarlığı” tabiri
kullanılmıştır. Nitekim, 219. maddede “Edinilmiş Mallar”, 220.
maddede “Kişisel
Mallar” ve
222/2.madde de “Paylı Mülkiyete Konu Mallar” hakkında düzenleme getirilmiştir. Başlık ya da kanun maddelerindeki, “mal” tabirinden, eşlerin sahip
oldukları mal
rejiminin tasfiyesi davalarına konu edilebilecek ve ekonomik değeri bulunan
taşınır-taşınmaz varlıkların tamamı anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla,
“mal” tabirinden,
sayın çoğunluğun bozma
gerekçesinde
belirttiği gibi, boşanmanın feri niteliğindeki
nafaka, maddi-manevi tazminat istekleri ile feri niteliğinde bulunmayan ev ve
çeyiz eşyaları anlaşılmamaktadır. Aksi düşünce, kanun koyucunun ve özellikle de
mal rejimini düzenleyen TMK.nun sistematiğine ve ruhuna aykırıdır. Bu nedenle,
07.10.2009 tarihli protokolün 3.maddesinde, taraflara ait ve mal rejiminin
tasfiyesine konu olabilecek taşınır ve taşınmaz malların tümünün amaçlandığının
kabulü ile usul ve yasaya uygun görülen yerel mahkeme hükmünün onanması yerine,
bozulması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.

No responses yet