T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

  1. 2013/8-375
  2. 2013/520
  3. 17.4.2013
  • KATILMA ALACAĞI ( Katılma Alacağının 10 Yıllık
    Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu - Boşanma Hükmünün Kesinleşme Tarihi de
    Gözetildiğinde Islah Tarihinde 10 Yıllık Zamanaşımı Süresinin Geçmediğinin
    Kabulü Gerektiği )
  • ISLAH ZAMANAŞIMI ( Tarafların 2002 Yılından Önce
    Evlendiği/Taşınmazın 2002 Yılından Sonra Edinildiği - Boşanma Hükmünün
    Kesinleşme Tarihi de Gözetildiğinde Islah Tarihinde Katılma Alacağında 10
    Yıllık Zamanaşımı Süresinin Geçmediğinin Kabul Edileceği )
  • ON YILLIK ZAMANAŞIMI ( Katılma Alacağının 1 Yıllık
    Değil 10 Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu )
  • BİR YILLIK ZAMANAŞIMI ( Katılma Alacağının 1 Yıllık
    Değil 10 Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu )
  • EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ ( Katılma
    Alacağının 10 Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu - Boşanma Hükmünün Kesinleşme
    Tarihi de Gözetildiğinde Islah Tarihinde 10 Yıllık Zamanaşımı Süresinin
    Geçmediğinin Kabulü Gerektiği )

4721/m.178, 231

6098/m.146

818/m.125

ÖZET :Katkı payı ve katılma
alacağı davasında; uyuşmazlık; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğünden
sonra edinilen mallar konusunda, evlilik birliğinin boşanma ile sonuçlanması
halinde, eşler arasında katılma alacağına ilişkin davalarda zamanaşımı
süresinin bir yıl mı, yoksa on yıl mı olduğu; varılacak sonuca göre ıslah
edilen kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların 1990 yılında evlendikleri, uyuşmazlığın 01.01. 2002 tarihinden sonra
edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına ilişkin bulunduğu, 12.12.2005
tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlandığı ve boşanma hükmünün
13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ıslah
tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle Kanunda öngörülen on yıllık zamanaşımı
süresinin geçmediği kabul edilmelidir.

Davacı-davalının katılma alacağına ilişkin ıslahın TMK m. 178 uyarınca bir ( 1 )
yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel
mahkemece "davanın on ( 10 ) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi
olduğu" şeklindeki gerekçe ile direnmesi, yerinde olup onanmalıdır.

DAVA :Taraflar arasındaki
"katkı payı ve katılma alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Kadıköy 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.11.2011
gün ve 2007/176 E.-2011/1000 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 08.05.2012 gün ve
2012/2056 E., 2012/3981 K. sayılı ilamı ile;

( ... Davacı-birleşen dosyada davalı E. Ayşe G. vekili, evlilik içinde
alınan ve davalı S. adına tescil edilen Gelibolu ve Zekeriyaköy'de bulunan
taşınmazlarla ilgili katkı payı ve katılma alacağı isteğinde bulunmuş, ayrıca
vekil edenine ait antika yüzükle ilgili de talepleri olduğu bildirilmiş,
birleşen dosyada vekil edeni aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini
ve aksi halde belirlenecek miktarların karşılıklı takas ve mahsup edilmesini
istemiş, 11.10.2011 tarihli harcını da yatırdığı dilekçesi ile taleplerini
111.300 TL katkı payı, 148.700 TL katılma alacağı olarak ıslah etmiştir.

Davalı S. Mert Ş. vekili, Zekeriyaköy'deki taşınmazda davacının katkısı
olmadığını, Gelibolu'daki taşınmazın annesi tarafından bedelsiz verildiğini,
yüzüğün varlığının ve vekil edeni tarafından alındığının ispat edilmesi
gerektiğini açıklayarak davacının davasının reddine karar verilmesini savunmuş,
birleşen dava dosyasında ise, evlilik içinde alınan ve E. adına tescil edilen
iki adet araçla ilgili katkı payı ve katılma alacağı isteğinde bulunarak
birleşen dosyanın davalısı E.'dan tahsilini istemiştir. Islah dilekçesine karşı
cevabında ise katılma alacağı ile ilgili talebin zamanaşımına uğradığını
açıklayarak reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davacı E. Ayşe G. vekili tarafından açılan katkı payı alacağı
davasının kabulü ile 111.300 TL katkı payı alacağının davalı-karşı davacı S.
Mert Ş.'den tahsiline, hüküm altına alınan katkı payı alacağından 100.000 TL'ye
dava tarihi, 1.300 TL'ye ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz
yürütülmesine, davacı E. Ayşe G. tarafından açılan denkleştirme katılım alacağı
isteminin kısmen kabulü kısmen reddi ile 148.700 TL katılım alacağının karar
tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı S. Mert Ş.'den tahsiline,
fazlaya dair istemin reddine, davacı E. Ayşe G.'lın yüzük ile ilgili talebinin
vazgeçme nedeni ile reddine, mahkememizin bu dosyası ile birleştirilen dava
dosyasında davacı S. Mert Ş. lehine 10.000 TL katılım alacağının karar
tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacıdan alınıp davalı-karşı
davacıya ödenmesine, davalı karşı davacının katkı payı davasının kısmen kabulü
kısmen reddi ile 7.200 TL katkı payı alacağının davanın açıldığı 12.10.2009
tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte E.'dan tahsiline, fazlaya dair
istemin reddine, tarafların hüküm altına alınan alacakları ile doğacak yasal
faizlerin karar kesinleştiğinde karşılıklı olarak takas ve mahsubuna karar
verilmesi üzerine hüküm davalı-birleşen dosyanın davacısı S. Mert Ş. vekili ile
katılma yolu ile davacı birleşen dosyanın, davalısı E. Ayşe G. vekili
tarafından temyiz edilmiştir. Mahkeme, davalı-karşı davacı vekilinin hükmün
açıklanmasına ilişkin isteğini de hükümde açıklanması gereken bir husus veya
maddi hata olmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.

Taraflar 20.9.1990 tarihinde evlenmiş 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma
davasının kabulüne ilişkin hükmün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmesiyle
boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002
tarihine kadar mal ayrılığı ( 743 sayılı TKM.nin 170. m. ), bu tarihten mal
rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ( 4721 sayılı
TMK.nun225/2. m. ) yasal mal
rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4721 sayılı TMK.nun202.m ).

Dava konusu mal varlığı değerlerinden Sarıyer Zekeriyaköy'deki 1431 parselde
7 nolu dubleks mesken kooperatif adına tapuda kayıtlı olup kooperatife S. Mert
Ş. 22.5.2000 tarihinde ortak olarak girmiş ve kooperatif ortaklığını 26.7.2005
tarihinde A. G. G.'a devretmiştir. Diğer dava konusu Gelibolu Güneyli Köyündeki
2901 parsel ise erkeğin annesi A. Ş. adına tapuda kayıtlı iken 28.8.1996
tarihinde tapuda satış yolu ile S. Mert Ş.'e devredilmiştir. Birleşen dosyada
dava konusu edilen 34 ... 3390 plakalı araç 29.9.1999, 34 ... 2248 plakalı araç
ise 26.7.2004 tarihinde E. Ayşe G. adına trafikte tescil edilmiştir. Dava
konusu mal varlıklarının edinme tarihleri itibariyle tarafların isteklerinin
karşılıklı olarak katkı payı ve katılma alacağı niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.

Davacı E. vekili, vekil edeni aleyhine açılan boşanma davasına karşı
harcını da yatırdığı 12.12.2005 tarihli karşı davasında "edinilmiş mallara
katılma rejiminin tasfiyesi ile vekil edenimizin kendi hissesi olan 100.000
TL'nin vekil edeninin banka hesabına geçirilmesini" istemiş, bu istek
boşanma davasından tefrik edilerek ayrı esasa kaydedilmiştir. Bilahare
mahkemenin isteği üzerine 11.10.2011 tarihli dilekçesi ile isteğini açıklamış
ve aynı zamanda ıslah isteğinde de bulunmuş ve ıslah ettiği miktara ilişkin
harcı da tamamlamıştır. Bu dilekçesinde açıkça davanın açılması sırasındaki
isteklerini katkı payı alacağına özgülediklerini ve bu 100.000 TL katkı payı
alacaklarının 111.300 TL'ye yükselttiklerini, bunun dışında 158.700 TL katılma
alacağı talepleri olduğunu, aleyhlerine açılan dava sebebiyle varsa 10.000 TL
katılma alacağının da takas edilmesini istediklerini açıklamış ve ıslah
isteğinde bulunmuştur. Bu dilekçeye karşı 19.10.2011 tarihli dilekçesi ile S.
vekili, ıslah edilen katılma alacağı ile ilgili 1 yıllık zamanaşımının
geçtiğini açıklayarak zamanaşımı definde bulunmuştur. Öncelikle davacının ( E.
Ayşe G. ) 12.12.2005 tarihinde açtığı davasında davanın niteliği tam
anlaşılamamakta ise de 11.10.2011 tarihli dilekçesinde açıkça bu miktarı (
100.000 TL'yi ) katkı payı alacağına özgülediklerini bildirdiğine göre
mahkemenin taleple bağlı olması kuralı da gözetilerek davacının isteğinin mal
rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteği olmakla birlikte 100.000 TL
miktarındaki harcı yatırılan talebinin tamamının katkı payı alacağı olarak
kabul edilmesi gerekir. Bunun dışında davacının ıslah dilekçesinde
ayrıntılarını açıkladığı katılma alacağı isteği de bulunmaktadır. Diğer yandan
birleşen dosyadaki S.'ın talebinin 34 ... 3390 plakalı araç bakımından katkı
payı, 34 ... 2248 plakalı araç yönünden ise katılma alacağı olduğu hususunda
tereddüt yoktur.

Bu belirlemeden sonra, dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi
raporları karşısında ortak hesaptan çekilen para ile alınması halinde de yarı
yarıya taraflara ait olması gereken 34 ... 2248 plakalı aracın alım tarihi
itibariyle aksi ispatlanamadığından edinilmiş mal olarak kabul edilerek,
katılma alacağı hesaplanmasında, 34 ... 3390 plakalı araçla ilgili olarak da
dava tarihindeki değer ve tarafların gelirleri, kişisel tasarrufları ve erkeğin
TKM.nin 152. maddesinde yazılı evi geçindirme yükümlülüğü gözönünde
bulundurularak belirlenen katkı payı oranı ile çarpılarak bulunan katkı payı
alacağı miktarında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına, alınan
bilirkişi raporları ve yapılan hesaplamalar hüküm kurmaya yeterli görüldüğüne
göre bu tür davalarda uygulanması gereken hakkaniyet ve fedakarlığın
denkleştirilmesi ilkeleri karşısında hükmü katılma yoluyla temyiz eden
davacı-birleşen dosyada davalı E. vekilinin araçlarla ilgili temyiz
itirazlarının tamamı yerinde görülmemiştir.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına,
mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, dosya arasında
bulunan banka dekontları ve hesap ekstreleri ile havale edilen miktarlar
gözetilerek Gelibolu'daki taşınmazın bedelsiz değil erkeğin annesi tarafından
satışla devredildiği kabul edildiğine, çalışarak gelir elde ettiği anlaşılan
kadının gelirini başka yerde kullandığı ispat edilemediğinden alımlarda katkısı
olduğunun kabulü gerektiğine, yapılan katkı payı hesaplanmasında taraf
gelirleri, kişisel harcamaları ve TKM.nin 152. Maddesindeki erkeğin evi
geçindirme yükümlülüğü dikkate alınarak belirlenen katkı payı oranı ile dava
tarihindeki taşınmaz değerleri çarpılarak katkı payı alacağı bulunduğuna, bu
hesaplamada Zekeriyaköy'deki taşınmaz bakımından 1.1.2002 tarihine kadar
yapılan ödemeler de gözetildiğine, 111.300 TL bulunan katkı payı alacağı
bakımından dava tarihi ve ıslah tarihindeki değerlere ayrı ayrı faiz
yürütüldüğüne, faiz yürütülmeyen 10.000 TL miktar için mahsuptan söz edilerek
ıslah dilekçesinde faiz istenmediğine, feragat sebebiyle reddine karar verilen
antika yüzükle ilgili harcı yatırılarak artırılan bir değer olmadığından harcı
yatmayan değerle ilgili vekalet ücreti takdir edilemeyeceğine, dava
dilekçesinin açıklanması niteliğindeki 11.10.2011 tarihli dilekçede ayrıca
yargılama giderleri ve vekalet ücretinden bahsedilmemiş olmasının, dava
dilekçesinde açıkça yazılarak istenen bu taleplerle ilgili davacının hakkını
ortadan kaldırmayacağına, taşınmazları veya hakkını alım tarihlerinde kocasına
bağışladığına dair kadının bağışlama iradesini içeren herhangi bir delil veya
beyan da dosyaya sunulmadığına, talep dikkate alınarak karşılıklı hükmedilen
alacaklar ve faizleri bakımından takas ve mahsuba karar verildiğine göre
davalı-birleşen dosyadaki davacı S. vekilinin aşağıda yazılı katılma alacağı
dışındaki diğer temyiz itirazları da yerinde değildir.

Davalı-birleşen dosyanın davacısı S. vekilinin katılma alacağı ile ilgili
temyiz itirazlarına gelince; mahkemece yapılan değerlendirmede açılan davanın
esas itibariyle belirsiz davalar olduğu, TMK.nun178. maddesinde yazılı
zamanaşımı süresinin boşanmadan kaynaklanan maddi manevi tazminat ve yoksulluk
nafakası ile ilgili olduğu, aleyhe yorumlanamayacağı açıklanarak zamanaşımı
defi reddedilmiş ve yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Davacının katılma alacağı
isteğini ıslah dilekçesinde 158.700 TL olarak bildirdiği ve harcını da ıslah
ile birlikte yatırdığı, dava dilekçesindeki yazılı miktar içinde katılma
alacağı olmadığı, dava dilekçesindeki 100.000 TL miktarın açıkça katkı payı
alacağına özgülendiği, dava 1 yıllık sürede açılmakla birlikte dava
dilekçesinde katılma alacağı olarak talep edilen bir miktarın olmadığının
davacı E. vekili tarafından açıklandığı, tarafların boşanmalarına ilişkin
mahkeme kararının kesinleştiği 13.10.2008 tarihinden ıslah dilekçesinin
verildiği 11.10.2011 tarihleri arasında katılma alacağı bakımından 1 yıllık
zamanaşımı süresinin de geçtiği ve davalının ıslah dilekçesine karşı süresinde
zamanaşımı definde bulunduğu ihtilafsızdır. Uyuşmazlık, davacının katılma alacağı
talebi bakımından zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak uygulanıp uygulanamayacağı
hususunda toplanmaktadır.

743 sayılı TKM.nin yürürlükte bulunduğu dönemde mal ayrılığı rejimi söz
konusu idi. Mal ayrılığı rejimi için 743 sayılı TKM. de mal rejimi konusunda
herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemişti. Ancak, 743 sayılı TKM.nin
Borçların Umumi Kaideleri başlığını taşıyan 5. ( 4721 sayılı TMK. m.5 ) maddesinde,

"Akitlerin in'ikadına ve hükümlerine ve sükutu sebeplerine taalluk
edip borçlar kısmında beyan olunan umumi kaideler, medeni hukukun diğer
kısımlarında dahi caridir" amir hükmüne yer verilmiştir. Bu durum
karşısında anılan madde gereğince BK.nun zamanaşımına ilişkin uygun düşen
hükmünün mal rejimleri konusunda da uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu
durum karşısında, TKM.nin 5. maddesinin yollamasıyla mal ayrılığı rejimi dönemi
bakımından BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygun
düşmektedir. BK.nun 125. maddesinde; "Bu kanunda başka suretle hüküm
mevcut olmadığı taktirde her dava 10 senelik mürur zamana tabidir",
denilmiştir.

Madde metninde sözü edilen "her dava" sözcüğü her alacak olarak
değerlendirilmektedir. Aynı Kanunun 132/1-3 nolu bendinde ise, "Nikah
devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin diğerinin zimmetinde olan alacakları
hakkında zamanaşımı işlemez" hükmüne yer verilmiştir.

4721 sayılı TMK.nunda ise, zamanaşımına ilişkin hüküm yer almaktadır.
Anılan Kanunun 178. maddesinde;
"Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma
hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar"
denilmiştir. Maddenin birinci bölümünden de açıkça anlaşılacağı üzere
"evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları..."
denilmektedir. Bu hükmün sadece boşanmanın feri niteliğinde bulunan nafaka,
maddi ve manevi tazminat ile benzeri-.hakları kapsadığını söylemek güçtür.
Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan -dava hakları ibaresinin aynı
zamanda edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı ve değer
artış payını da kapsadığı düşünülmektedir. Halihazırda Daire uygulaması bu
yöndedir. 743 sayılı TKM.nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin
geçerli olduğu dönemde katkı payı alacağına yönelik tüm davalar sözleşme olsun
veya olmasın 743 sayılı TKM.nin( 4721 sayılı TMK.nun ) 5. maddesinin
yollamasıyla BK.nun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
TMK.nun225/1. maddesi uyarınca
mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona
ermiş ( ki başka bir mal rejiminin kabulü halinde sözleşme söz konusu olur ) ya
da aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince mahkemece evliliğin iptaline karar
verilmesi hallerinde de 4721 sayılı TMK.nun5. maddesinin
yollamasıyla BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı uygulanmaktadır.
01.01.2002 tarihinden sonra eşler arasında mal rejimi konusunda yapılmış bir
sözleşme söz konusu ise, yine 10 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. TMK.nun225/2. fıkrasında;
"Mahkemece evliliğin ( ... ) boşanma sebebiyle sona ermesi..."
halinde katılma alacağı bakımından TMK.nun178. maddesinde yer alan
bir yıllık zamanaşımının uygulanacağı Dairece kabul edilmektedir. Daha önce mal
rejimine ilişkin davaların görüldüğü Yüksek Yargıtay 2. Hukuk Dairesinde de;
4721 sayılı TMK.nun231. maddesine dayalı
katılma alacağı konusundaki kararlar oyçokluğuyla verilmiştir. Çoğunluk;
TMK.nun5. maddesi yollamasıyla
bu mal rejiminde BK.nun 125. maddesinde yer alan 10 yıllık, azınlık ise;
TMK.nun178. maddesindeki bir
yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasını benimsemiştir ( 2.H.D. 05.02.2007 T.
ve 9383/1228 E/K ).

Mal rejimleri konusunda on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının
gerektiği görüşünü savunanlar; TMK.nun178. maddesininTMK.nun
boşanma kısmında yer aldığı, bu nedenle sadece boşanmanın eki niteliğinde
bulunan davalar hakkında uygulanması gerektiği, mal rejimleri konusunda
uygulanmasının mümkün olmadığı, maddenin kanunda yer alış biçiminin de buna
engel olduğu gerekçesine dayanmaktadırlar. Kanun sistematiğine göre gerçekten
TMK.nun178. maddesi boşanma
kısmında yer almaktadır. Ne var ki, TMK.nun158 ve 179. maddeleri de aynı
bölümde yer almakta olup, TMK.nun158/2. fıkrasında;
"Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı
hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır", Mal Rejiminin Tasfiyesi
başlığını taşıyan 179. maddesinde de, "mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin
bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır" denilmektedir. O taktirde
bu maddelerin yer alış biçimine hangi gerekçe gösterilmelidir. Buna benzer bir
çok hüküm bulmak mümkündür. O halde bu gerekçe tek başına on yıllık
zamanaşımının uygulanmasının gerekçesi olamaz. Ancak, tali bir gerekçe olarak
değerlendirilebilir. Bundan ayrı, istek sahibi için çok zorunlu ve yaşamsal bir
değer taşıyan, aynı zamanda boşanmanın fer'i niteliğinde olan nafaka, maddi ve
manevi tazminat davaları ve benzerleri bakımından daha kısa süre olan bir
yıllık, mal rejimi bakımından ise oldukça uzun bir süre sayılan on yıllık
zamanaşımının kabulünün bir çelişki oluşturacağı açıktır.

Yargıtay ve Daire uygulaması gereğince uygulanması gereken zamanaşımı
süresi boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren başlar. Bugünkü
koşullarda bir boşanma davasının temyiz süreci de dahil en az 4-6 yıl sürdüğü
bilinmektedir. Kesinleşmeden itibaren on yıllık sürenin son yılı ya da gününde
mal rejimine ilişkin davanın açıldığı da gözönünde tutulduğunda sosyal
problemin asgari 15-20 yıla taşınacağı da bir gerçektir. Bir yıllık zamanaşımı
süresinin çok kısa olduğu ancak, on yıllık zamanaşımı süresinin ise çok uzun
olduğu ve sosyal problemi uzun süre ayakta tuttuğu ve başka sosyal problemlere
de yol açtığı ya da açacağı gözardı edilemez.

Mal rejimine ilişkin zamanaşımı konusunda doktrinde de tam bir görüş
birliği bulunmamaktadır. Çoğunluk görüşünü benimseyenler; farklı açılardan
olayı değerlendirmekle birlikte on yıllık zamanaşımının uygulanacağını
savunmaktadırlar. Azınlık ise; olayda bir yıllık zamanaşımının uygulanması
gerektiğini ileri sürmekteler. Yani TMK.nun178. maddesinin uygulama
olanağının bulunmadığını ileri sürenler iki gerekçeye dayanmaktadırlar.
Birincisi sözü edilen madde TMK.nun mal rejimleri bölümünde değil, kanunun
sistematiği açısından TMK.nun boşanma kısmında yer almaktadır. İkincisi ise,
TMK'nun178. maddesi boşanmanın
eki niteliğinde bulunan nafaka, maddi ve manevi tazminatlarla ilgili olup
bunlar hakkında uygulanır. Mal rejimine ilişkin davalar ise boşanmanın eki (
fer'i ) niteliğinde davalar olmadığını söylemekteler. Konunun çok tartışmalı
olduğu ve henüz bir birlikteliğin gerek doktrinde ve gerekse uygulamada
sağlanamadığı görülmektedir. Taraflar arasında görülen boşanma davasının
kesinleştiği 13.10.2008 tarihinden ıslah dilekçesinin tarihi olan 11.10.2011
tarihine kadar TMK.nun178. maddesinde
düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi gemiş bulunduğuna ve davalı S. vekili
ıslah dilekçesi ile talep edilen katılma alacağı miktarı bakımından süresi
içerisinde zamanaşımı definde bulunduğuna göre, davacı E.'nın dava konusu
ettiği mal varlığına ilişkin katılma alacağı miktarı zamanaşımına uğradığından
mahkemece 148.700 TL katılma alacağı bakımından davanın reddine karar verilmesi
gerekirken bu kısım bakımından da yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar
verilmiş olması doğru olmamıştır. Davalı-birleşcn dosyanın davacısı S.
vekilinin temyiz itirazları aleyhine hükmedilen katılma alacağı açısından
yerindedir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

KARAR :Hukuk Genel Kurulunca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.

Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, taraf vekillerinin temyizi
üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle katılma alacağı yönünden
kısmen bozulmuş; Yerel Mahkemece, "katılma alacağına ilişkin davanın
Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on ( 10 ) yıllık zamanaşımına tabi
olduğu ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gibi, esasen
bu tür davaların belirsiz alacak davaları olduğu" gerekçesiyle direnme
kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davalı-davacı vekili getirmektedir.

Davaya konu edilen, Sarıyer Zekeriyaköy 1431 parselde 7 nolu dubleks
meskenin davalı-davacı koca adına kooperatife üyelik suretiyle edinildiği
1.1.2002 tarihinden, kooperatif hissesinin elden çıkarıldığı 26.7.2005 tarihine
kadar ödemelerin devam ettiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 4721 Sayılı
Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğünden sonra edinilen mallar konusunda, evlilik
birliğinin boşanma ile sonuçlanması halinde, eşler arasında katılma alacağına
ilişkin davalarda zamanaşımı süresinin TMK 178. maddesi uyarınca
bir yıl mı, yoksa aynı Kanunun 5. maddesi yollaması ile Türk Borçlar Kanunu
146. maddesi ( eBK m. 125 ) uyarınca on yıl mı olduğu; varılacak sonuca göre
ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.

Mahkeme ilk karar gerekçesinde; zamanaşımı savunmasını ret ederken
uygulanacak zamanaşımı süresi tartışması yanında, katılma alacağı davalarının
esasen "belirsiz alacak" davaları olduğunu ve zamanaşımı savunmasının
bu nedenle de kabul edilmediğini belirtmiş ve özel Dairecc bu hususun
tartışılmamış, uygulanacak zamanaşımı hükmü ( TMK m. 178 ) yönüyle mesele ele
alınmış ve salt bu nedene hasren bozma yapılmış olması karşısında, Yerel
Mahkeme'nin terditli olarak; gerek uygulanacak zamanaşımı süresi itibariyle,
gerekse de davanın bir belirsiz alacak davası olduğundan bahisle direnmesinin
"yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığı önsorun olarak tartışılmış ve
oyçokluğu ile önsorun olmadığı kabul edilerek işin esasının incelenmesine
geçilmiştir.

İşin esasının incelemesinde; uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden uygulanacak
mal rejiminin niteliği Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmeli değildir.
Çekişme; eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu
dönemde edinilen mala ilişkin katılma alacağı yönünden uygulanacak zamanaşımı
süresi konusundadır.

Taraflar arasında bir sözleşme bulunmaması nedeniyle, Kanuna göre
belirlenecek olan; Kanun'daki düzenleme şekliyle "artık değere
katılma" alacağı olarak ifade edilen ve uygulama ile öğretide
"katılma alacağı" olarak adlandırılan eşler arasındaki bu alacak
01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kabul
edilen "edinilmiş mallara katılma" rejimine ilişkin bir kavram olup,
TMK'nın231 maddelerinde
düzenlenmiştir.

Alacağın açıklanan bu niteliğine göre, Yerel Mahkeme ile Özel Daire
arasındaki uyuşmazlığa dönülecek olursa; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'na
bakıldığında, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma
rejiminde, katılma alacağına özgü olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir
( KILIÇOGLU, Ahmet: "Katılma Alacağında Zamanaşımı", Fırat Öztan'a
Armağan, C. I, Ankara 2010, s. 1289; ACAR, Faruk: Aile Konutu, Mal Rejimleri,
Eşin Yasal Miras Payı, 3.B, Seçkin Yayınevi, Anaka 2012, s. 275; SONSUZOĞLU,
Elif: Medeni Kanun'da Mal Rejimi Düzenlemeleri ve Vergi Hukukundaki Etkileri,
Legal Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 50; ÖZUGUR, Ali İhsan: Mal Rejimleri, 5.
B., Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s. 82 ). Bu nedenle edinilmiş mallara katılma
rejiminden doğan katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı konusu tartışmalara
neden olmuştur. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında azınlıkta kalan
bir kısım üyeler TMK m. 178'deki zamanaşımı
süresinin bu dava da uygulanması gerektiğini belirtmiş iseler de bu görüş Kurul
çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

Katılma alacağının niteliği itibariyle, eşler arasında bir alacak olduğu ve
dolayısıyla boşanmanın bir fer'î olmadığı ( CEYLAN, Ebru: Türk ve İsviçre
Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Galatasaray Üniversitesi Yayınları,
İstanbul 2006; s. 68; KILIÇOGLU, s. 1292 ); "evliliğin boşanma sebebiyle
sona ermesinden doğan bir dava" da olmadığı, kaldı ki edinilmiş mallara
katılma rejiminin tasfiyesinin boşanmanın değil mal rejiminin sona ermesinin
bir sonucu olduğu kabul edilmektedir ( DURAL, Mustafa/ÖĞÜZ, Tufan/GÜMÜŞ, Alper:
Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, istanbul 2005, s. 391 ).
Zira boşanmanın fer'ileri; boşanma davası ile birlikte veya ayrı olarak açılan
maddi-manevi tazminat ( TMK m. 174/1-2 ) ve nafaka (
TMK m. 175 ) gibi hususlardır.
Belirtmek gerekir ki; TMK m. 178'in salt boşanmanın
fer'î niteliğindeki tazminat ve nafakayı kapsadığı madde gerekçesinde açıkça
vurgulanmıştır.

Boşanma olgusu; salt mal rejiminin sona ermesini, dolayısıyla katılma
alacağı gibi taleplerin gündeme gelmesini sağlayan harici bir olgudur ( ERDEM,
Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2010, s.
203;KILIÇOĞLU, s. 1291; ACAR, s. 284 ). Ancak ifade etmek gerekir ki; katılma
alacağını gündeme getiren; eş söyleyişle katılma alacağını talep edilebilir
hale getiren tek harici olgu boşanma değildir ( TMK. m. 225 ).

Öğretide, mal rejimlerinden doğan davaların boşanmanın fer'î olmadığı kabul
edilmekle birlikte; mal rejiminin tasfiyesinin aile hukukunun bir parçası
olduğu, bu nedenle katılma alacağı davalarında, zamanaşımı süresinin TMK. m. 178'e göre
belirlenmesinin isabetli olacağı da savunulmaktadır ( ACAR, s. 284; ÖZUGUR, s.
82 ). Bu düşünce tarzının, esasen bir kıyas olmayıp, genişletici bir yorum
olduğu ileri sürülse de, maddenin Kanun sistematiği içinde bulunduğu yer nazara
alındığında, bu fikir zamanaşımında kıyas yasağına takılacaktır.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu sistematiği incelendiğinde; 178. maddenin,
Kanunun "İkinci Kitap, Birinci Kısım, İkinci Bölüm-Boşanma"
düzenlemesi içinde, "Boşanmada tazminat ve nafaka" kenar başlığı
altında yer aldığı görülür. Oysa katılma alacağı TMK, "İkinci Kitap,
Birinci Kısım, Dördüncü Bölüm-Eşler Arasındaki Mal Rejimi" düzenlemesi
kapsamında ( TMK m. 231 vd. ) yer
almaktadır.

Mal rejiminin "boşanma" dışındaki sebeplerle sona ermesi halinde,
katılma alacağında zamanaşımı süresinin TBK m. 146 ( eBK m. 125 )
uyarınca on yıl olacağı genel kabul gören bir husustur ( ANIL, Yaşar
Şahin/TANER, Yonca: Eşler Arasındaki Mal Rejimleri, Legal Kitabevi, İstanbul
2011, s. 191-193; DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391 ). Özel Dairede, yukarıya metni
alınan kararında belirttiği üzere, mal rejiminin boşanma dışındaki hallerde;
yani eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona ermiş
ya da aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince mahkemece evliliğin iptaline karar
verilmesi hallerinde 4721 sayılı TMK.nun5. maddesinin
yollamasıyla TBK m. 146 ( eBK m. 125 )
uyarınca on ( 10 ) yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul etmektedir.

Mal rejiminin boşanma nedeniyle sona ermesi halindeki zamanaşımı süresini,
salt TMK. m. 178'deki "evliliğin
boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları" ifadesine
dayandırmak kanun koyucunun amacına da uygun düşmez. Zira, kanun koyucu mal
rejimleri için ayrı ve özel bir zamanaşımı süresi öngörmek isteseydi, bunu
ayrıca düzenler ve salt boşanma ile sınırlı olarak değil de mal rejiminin diğer
sona erme halleri ( TMK m. 225 ) için de öngörürdü
( KILIÇOGLU, s. 1292 ). Şu halde katılma alacağında zamanaşımı süresinin TMK m.
178 uyarınca
belirlenmesine imkân bulunmamaktadır.

Bu durumda katılma alacağında zamanaşımı sürelerinin belirlenmesi katılma
alacağının hukuki niteliğine göre belirlenecektir. Uygulanacak zamanaşımı
bakımından da, öncelikle özel hukuktaki zamanaşımı süreleri üzerinde durmakta
yarar vardır.

Uygulanması ve dolayısıyla ele alınması gereken zamanaşımı ıskati( düşürücü
) zamanaşımı olup, özel hukuktaki teknik anlamı ile borcu sona erdirmeyen,
ancak kanunda belirlenen sürelerin geçmesi ile alacaklının alacak ve dava hakkı
karşısında borçlunun geçen süreyi ileri sürerek borcu ifadan kaçınma hakkı
kazanmasıdır ( HGK. 05.05.2010, E.2010/8-231; K.2010/255 ). Bu niteliği ile zamanaşımı maddi hukuka ilişkin bir kurum
olsa da; hem esasa, hem de usule ilişkin yönleri bulunmaktadır ( YILMAZ, Ejder:
Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 867 ).

Bu açıklamalar ışığında katılma alacağının niteliğine baktığımızda; katılma
alacağının kanundan doğan bir ( parasal ) alacak hakkı olduğu görülür (
AKINTÜRK, Turgut/ATEŞ KARAMAN, Derya: Türk Medeni Hukuku: Aile Hukuku, C. 2,
14. B., Beta Yayınevi, İstanbul 2012, s. 174; ZEYTİN, Zafer: Edinilmiş Mallara
Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. B, Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s. 234; YETİK,
Nurten: Boşanma, Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejimleri, 3. B, Bilge Yayınevi,
Ankara 2008, s. 128; KIRMIZI, Mustafa: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Aile
Konutu, Yargın Hukuk Yayınları, İstanbul 2012, s. 245 ). Bu niteliği gereğiyle;
katılma alacağının doğumuyla bu alacak artık temlik edilebilir, haczedilebilir
ve rehnedilebilir (GUMUŞ, Mustafa Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel
Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2008, s. 380 ). Katılma
alacağı kanundan doğan bir alacak olduğundan, TMK m. 5 yollaması ile
Borçlar Kanunu genel hükümlerinin bu alacak bakımından da uygulanacağı açıktır
( ŞIPKA, Şükran: "Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde, Tasfiyeyi ve
Katılma Alacağını Talep Hakkına İlişkin Zaman aşımı Süreleri", Bilge
Öztan'a Armağan, Turhan Kitabevi, Ankara 2008, s. 843 )

01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nda,
yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına
uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu'nda ayrı bir hüküm
bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık
olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK.
m. 146 ( eBK m. 125 ) uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; "kanunda
aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir"
( 6098 Sayılı TBK. m. 146; eBK. m. 125 ) düzenlemesi yer almaktadır. Şu halde,
katılma alacağında zamanaşımı süresi TBK m. 146( eBK m. 125 )
uyarınca on ( 10 ) yıl olarak uygulanmalıdır ( DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391; ŞIPKA,
s. 846; KILIÇOĞLU, s. 1294 ).

Eldeki olayda; tarafların 20.9.1990 tarihinde evlendikleri, uyuşmazlığın
01.01. 2002 tarihinden sonra edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına ( TMK
m. 231 vd. ) ilişkin
bulunduğu, 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlandığı
ve boşanma hükmünün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, ıslah tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle Kanunda öngörülen (
TBK m. 146; eBK m. 125 ) on yıllık zaman aşımı süresinin geçmediği kabul
edilmelidir.

Özel Dairenin; davacı-davalının katılma alacağına ilişkin ıslahın TMK m. 178 uyarınca bir ( 1 )
yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel mahkemece
"davanın on ( 10 ) yıllık dava zaman aşımı süresine tabi olduğu"
şeklindeki gerekçe ile direnmesi, yukarıdaki açıklamalar nedeniyle yerinde olup
onanmalıdır.

Ne var ki, Özel Dairece bozma kapsamında kalan işin esasına yönelik diğer
temyiz itirazları, hükmün zamanaşımı süresi yönünden bozulması nedeniyle
incelenmemiş olduğundan, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın
Özel Daire'ye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ :Yukarıda açıklanan
nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan dayalı-davacı vekilinin diğer temyiz
itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 6217
sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/1.maddesi uyarınca
tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.04.2013 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

Categories:

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir